“Paylaşmanın Gücü” masalı, paylaşmanın önemini ve cömertliğin dostlukları nasıl güçlendirdiğini anlatan bir hikaye. Tavşan Tıkır, başlangıçta bencillik yapıp yiyeceklerini paylaşmazken, Kaplumbağa Dudu’nun cömertliği sayesinde paylaşmanın güzelliğini keşfeder. Masal, çocuklara yardımlaşmanın ve paylaşmanın, sadece başkalarına değil, kendimize de mutluluk getireceğini öğretir.
Yemyeşil bir ormanın derinliklerinde Tavşan Tıkır ve Kaplumbağa Dudu adında iki arkadaş yaşardı. Orman, her mevsim güzel ve bereketliydi, ama özellikle bahar geldiğinde bitkiler canlanır, ağaçlar meyve dolardı. Tavşan Tıkır, hızlı ve enerjik yapısıyla ormanın en çabuk hayvanlarından biriydi. Gün boyunca hoplayıp zıplar, taze otlar ve sebzeler toplardı. Kaplumbağa Dudu ise yavaş ama düşünceli bir hayvandı. Ne kadar yavaş olsa da her zaman sabırlı ve dikkatliydi. Dudu, arkadaşlarına daima yardım ederdi, çünkü onun için paylaşmak doğaldı.
Bir gün Tavşan Tıkır, ormanın en uzak köşesindeki gizli bir bahçede, en sevdiği yiyecek olan taptaze havuçları buldu. Bu havuçlar, iri, parlak turuncu renkte ve çok lezzetliydiler. Tıkır hemen havuçları topladı ve yuvasına geri döndü. O kadar heyecanlanmıştı ki, arkadaşlarıyla bu güzel havuçları paylaşmak hiç aklına gelmedi. “Bu havuçları tek başıma yemeliyim,” diye düşündü. “Bu kadar lezzetli yiyecekleri kimseyle paylaşmak istemiyorum.”
Paylaşmanın Gücü
O sırada Kaplumbağa Dudu, yavaşça yuvaya doğru yaklaştı. Karnı çok açtı çünkü gün boyu yiyecek bulamamıştı. Tavşan’ın havuçlarla dolu sepetini görünce gözleri parladı. “Merhaba Tavşan Tıkır! Karnım çok aç, acaba bana biraz havuç verir misin?” diye sordu. Ancak Tıkır, sepetine bakıp havuçların sayısının az olduğunu düşündü. “Maalesef Dudu, bu havuçlar benim. Kendime zor yetiyor,” dedi ve Dudu’ya bir parça bile vermedi.
Kaplumbağa Dudu, Tıkır’ın bu tavrı karşısında üzgün bir şekilde yavaşça oradan ayrıldı. Kalbi kırılmıştı ama Tavşan’ı anlıyordu. Dudu, “Belki Tavşan bir gün paylaşmanın güzelliğini anlar,” diye düşündü ve yoluna devam etti.
Ertesi gün Tavşan Tıkır uyandığında, karnı zil çalıyordu. Yuvadan dışarı çıktığında, tüm yiyeceklerin bittiğini fark etti. Bir gün önce bulduğu havuçlar, sabah kahvaltısı olarak çoktan tükenmişti. Ormanda koştu, zıpladı ama yiyecek bir şey bulamadı. Karnı aç bir şekilde dolaşırken, Kaplumbağa Dudu’yu uzaktan gördü. Dudu, büyük bir marul yaprağı taşıyordu. Tavşan Tıkır, Dudu’nun yanına gidip utanarak, “Merhaba Dudu… Karnım çok aç ve hiçbir şey bulamadım. Acaba bana biraz marul verir misin?” diye sordu.
Kaplumbağa Dudu, Tavşan’ın gözlerindeki açlığı ve pişmanlığı gördü. Dudu, hiç tereddüt etmeden kocaman marul yaprağını Tavşan Tıkır’a uzattı. “Tabii ki verebilirim, Tıkır. Paylaşmak her zaman daha iyidir,” dedi. Tavşan şaşkınlıkla marulu aldı ve hemen yemeye başladı. Dudu’nun bu cömertliği karşısında çok etkilendi. “Teşekkür ederim Dudu… Dünden beri yanlış düşündüğümü fark ettim. Dün sana bir havuç bile vermedim, ama sen bana kocaman bir marul verdin. Paylaşmak gerçekten çok güzel bir şeymiş,” dedi.
Tavşan Tıkır, Dudu’nun yardımı sayesinde paylaşmanın önemini anlamıştı. O günden sonra, bulduğu tüm yiyecekleri Dudu ve diğer hayvanlarla paylaşmaya karar verdi. Her gün yiyecek topladığında, arkadaşlarına da mutlaka bir şeyler ayırıyordu. Tavşan’ın bu yeni tavrı, ormandaki diğer hayvanlar arasında da yayıldı. Artık herkes yiyeceklerini paylaşmaya başlamıştı. Ormanda daha fazla dostluk, daha fazla yardımlaşma vardı.
Ve böylece Tavşan Tıkır, cömertliğin ne kadar güzel bir duygu olduğunu öğrendi. Paylaştıkça, sadece kendisi değil, çevresindeki herkes mutlu oluyordu. Orman, artık sadece yemyeşil değil, aynı zamanda sevgi ve dostlukla dolu bir yer haline gelmişti.