Kayıp Gökkuşağı masalı, doğanın güzelliklerini ve arkadaşlığın önemini anlatan sıcacık bir hikaye. Tavşan Maviş’in gökkuşağını bulmak için çıktığı macera, ona doğanın sırlarını ve dostluğun gücünü öğretir. Gökkuşağını paylaşmak isteyen Maviş, arkadaşlarıyla birlikte keşif yaparak doğadaki güzelliklerin aslında her zaman yanında olduğunu öğrenir. Bu masal, çocuklara doğanın değerini ve arkadaşlık bağlarının önemini tatlı bir dille anlatır.Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yaşayan küçük bir tavşan varmış. Bu tatlı tavşanın adı Maviş’miş. Maviş, bembeyaz kürkü ve kıpır kıpır minik kulaklarıyla ormandaki tüm hayvanların sevgilisiymiş. Bir gün, yağmurun ardından Maviş, gökyüzünde rengarenk bir gökkuşağı belirdiğini görmüş. Gökkuşağının tüm renkleri parıldıyor, gökyüzünü bir neşe seline çeviriyormuş. Maviş gözlerini o güzellikten alamamış ve arkadaşlarına haber vermek için yola koyulmuş.
Ancak tam Maviş arkadaşlarına gökkuşağını göstermek için geri döndüğünde, gökkuşağı aniden kayboluvermiş! Maviş çok üzülmüş; “Ama nasıl olur, gökkuşağı nereye kayboldu?” diye mırıldanmış kendi kendine. Gökkuşağını tekrar görebilmek için ormanın dört bir yanında dolaşmaya karar vermiş. “Gökkuşağını bulmalıyım! O kadar güzeldi ki, herkes görmeli!” diyerek yola çıkmış.
Maviş önce yakın arkadaşı olan serçeye rastlamış. Serçeye, gökkuşağının kaybolduğunu ve onu bulmak için yardımına ihtiyacı olduğunu söylemiş. Serçe, küçük kanatlarını çırparak “Elbette sana yardım ederim, Maviş!” demiş. İkisi birlikte gökyüzüne bakarak gökkuşağının izini aramaya başlamışlar.
Kayıp Gökkuşağı
Bir süre sonra aralarına parlak renkli bir kelebek katılmış. Kelebek, “Biliyorum, gökkuşağını bulmak zor bir iş, ama ben de uçarken gökyüzüne yakın olurum, birlikte bulabiliriz!” demiş. Böylece Maviş, serçe ve kelebek, gökkuşağının peşinden hep birlikte yola devam etmişler.
Yolculuk sırasında tatlı bir arı da onlara katılmış. Arı, “Ben çiçeklerin peşinden uçarım, ama gökkuşağını bulmak için size rehberlik edebilirim!” demiş. Artık ekip iyice büyümüş. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, her renkten izler aramışlar. Gökkuşağının kırmızı, mavi, yeşil ve sarı parıltılarını nerede görebileceklerini düşünmüşler. Maviş’in içi umut dolmuş; belki de gökkuşağını gerçekten bulabileceklerdi.
Bir süre sonra ormanın en yüksek tepesine yaklaşmışlar. Tepenin zirvesine çıkarken biraz yorulmuşlar, ama Maviş yılmamış. “Gökkuşağını bulursak buna değecek!” diye bağırmış arkadaşlarına. Tepeye vardıklarında karşılarına ormanın üzerinde yayılmış incecik bir sis tabakası çıkmış. Sis tabakasının ardında hafif bir ışık parıltısı görünüyormuş. Parıltı, gökkuşağının ışıklarının hafif bir yankısıymış!
Serçe ve kelebek, hemen yukarı doğru uçup parıltının kaynağını bulmaya çalışmışlar. Maviş, yerde duran minik su birikintisinin üstünde hafifçe gözüken renkli yansımayı fark etmiş. Su birikintisinde gökkuşağının tüm renkleri pırıl pırıl parlıyormuş. Anlamışlar ki gökkuşağı, her yağmurdan sonra güneşin ışığıyla birlikte yeniden doğuyor, ama bu sefer doğada gizleniyormuş.
“Artık biliyorum,” demiş Maviş. “Gökkuşağı sadece bir yer değil; o doğanın bize verdiği güzel bir hediye! Her yağmur sonrası onu tekrar görebiliriz.” Maviş, bu harika keşfi tüm arkadaşlarıyla paylaşmış ve onlara doğanın bu güzel armağanını göstermek için sabırsızlanmış. Hep birlikte dans etmişler, gökkuşağının renklerini yeniden görmek için sabırla beklemişler.
O günden sonra her yağmur yağdığında ormandaki tüm hayvanlar Maviş’in yanına koşmuş. Hepsi birlikte gökyüzüne bakarak gökkuşağını izlemeye başlamışlar. Artık gökkuşağının kaybolmasından korkmuyorlarmış, çünkü doğanın güzelliğinin hep yanlarında olduğunu biliyorlarmış. Her yağmur sonrası gökyüzünde beliren gökkuşağı, onların dostluklarını ve doğanın mucizelerini hatırlatan bir işaret olmuş.