Bir zamanlar, yemyeşil bir vadide yaşayan Ali adında bir çiftçi varmış. Ali, çalışkan ve dürüst bir adammış. Hayatını toprağına emek vererek kazanır, elde ettiği ürünlerle ailesine bakarmış. Ancak Ali’nin sadece toprağa değil, doğaya ve içindeki canlılara karşı da derin bir sevgisi varmış.
Bir gün, sabahın erken saatlerinde tarlasını sürmeye gitmiş. Sabahın serinliği ve kuşların cıvıltısıyla çalışmaya başlamış. Tarlanın bir köşesine geldiğinde, yerdeki hareketlenmeyi fark etmiş. Yavaşça yaklaşmış ve ne görsün! Küçük bir serçenin yuvası, içinde minik yavrularıyla duruyormuş.
Serçe, çiftçinin geldiğini görünce biraz korkmuş ama yuvasından ayrılmamış. Ali, kuşun endişesini fark etmiş. “Korkma küçük kuş, sana ve yavrularına zarar vermem,” diye fısıldamış. Serçe, çiftçinin nazik tavrını hissedip biraz sakinleşmiş.
Ali, o an bir karar vermiş. “Bu yavrular büyüyüp uçmayı öğrenene kadar burayı rahatsız etmeyeceğim,” demiş kendi kendine. Tarlasının diğer kısımlarını sürerken o köşeyi olduğu gibi bırakmış.
Komşuları Ali’nin tarlasındaki o boş köşeyi fark etmiş ve sormuşlar:
“Ali, neden tarlanın bir kısmını sürmüyorsun? Orayı ekmezsen ürünün daha az olur.”
Ali gülümseyerek, “Orada bir serçe yuvası var. Yavruları rahatsız etmek istemiyorum. Bu yıl biraz eksik ürünüm olsun, önemli değil. Canlılara zarar vermemek daha değerli,” demiş.
Günler geçmiş, Ali her sabah tarlasına gelip serçe ve yavrularını uzaktan izliyormuş. Minik yavrular her gün biraz daha büyüyor, kanatlarını çırpmaya çalışıyormuş. Bir sabah, Ali tarlasına geldiğinde yuva boşmuş. Serçeler büyümüş ve uçmayı öğrenerek yeni maceralara atılmışlar.
Ali, yuvasız kalan o köşeyi sürmek için işe koyulmuş. Mevsim sonunda, tarlasında hasat zamanı gelmiş. Ali, hayretler içinde kalmış çünkü bu yıl tarlası her zamankinden daha bereketliymiş. O bıraktığı küçük köşe bile beklediğinden fazla ürün vermiş.
Komşuları gelip şaşkınlıkla sormuşlar:
“Ali, bu yıl tarlan nasıl bu kadar bereketli oldu? O boş bıraktığın köşe bile bu kadar ürün verdiğine göre bir sırrın mı var?”
Ali gülümsemiş ve demiş ki:
“Belki de doğaya duyduğumuz saygı, bize bereket olarak geri döner. Ben sadece bir iyilik yaptım; karşılığını böyle görmek güzel.”
O günden sonra, Ali’nin hikayesi vadide dilden dile dolaşmış. İnsanlar, iyilik yapmanın sadece insanlara değil, tüm canlılara karşı olması gerektiğini öğrenmişler. Ali’nin tarlası her yıl bereketli olmaya devam etmiş, çünkü o, doğaya ve canlılara duyduğu sevgiyi hiç kaybetmemiş.
Ve böylece, iyilik hem çiftçinin hem de serçelerin hayatını güzelleştirmiş.