Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir okyanusun kıyısında bir kaplumbağa ailesi yaşarmış. Bu ailenin en küçük üyesi olan minik kaplumbağa Kaya, oldukça meraklı ve cesur bir yavruymuş. Kaya, denizin mavi sularına bakmayı, dalgaların sahile vurduğunda çıkardığı sesi dinlemeyi çok severmiş. Ancak bir şey onu hem heyecanlandırır hem de korkuturmuş: dalgalar.
Bir gün, Kaya annesiyle birlikte sahilde gezinirken dayanamayarak sormuş:
“Anne, neden dalgalar bu kadar büyük ve güçlü?”
Annesi gülümsemiş ve yavrusunun başını okşamış:
“Sevgili Kaya, dalgalar denizin kalp atışları gibidir. Onlar, denizin nefes alıp verişidir. Ama unutma, dalgalar her zaman güzel ve nazik değildir. Bazen çok güçlü olabilir ve dikkatli olmazsan seni sürükleyebilir.”
Kaya, annesinin sözlerini anlamış gibi başını sallamış ama içindeki merak duygusu daha da büyümüş. “Ne kadar güçlü olabilirler ki?” diye düşünmüş. Kaya, dalgaları daha yakından görmek ve onlarla oynamak istiyormuş.
Ertesi sabah, ailesi uyurken Kaya sessizce yuvasından çıkmış. Sahile doğru ilerlerken denizin huzur verici sesini dinlemiş. Ufukta, güneş doğarken dalgalar küçük küçük kıyıya vuruyormuş. Kaya, biraz cesaretlenmiş ve suyun kenarına yaklaşmış.
İlk dalga, yumuşakça onun ayaklarını okşamış. Kaya, “Bu muymuş güçlü dalga? Bu hiç de korkutucu değil!” diyerek neşeyle gülmüş. Daha ileriye doğru ilerlemiş ve biraz daha derin sulara adım atmış. Ancak, o anda denizin uzaklarında büyük bir dalganın yaklaştığını fark etmiş.
Dalga, önce küçük bir tepecik gibi görünmüş ama gittikçe büyümeye başlamış. Kaya ne yapacağını şaşırmış. Kaçmaya çalışmış ama dalga ona yetişmiş. Büyük dalga, Kaya’yı bir yaprak gibi havaya kaldırmış ve sahile doğru savurmuş. Kaya, kendini kumların üzerinde bulmuş. Kabuğu hafifçe çizilmiş, kalbi hızlıca atıyormuş.
Kaya, korkuyla nefesini düzene sokmaya çalışırken annesi koşarak yanına gelmiş. “Kaya! İyi misin?” diye sormuş. Kaya, annesine sarılmış ve titreyerek, “İyiyim anne… Ama gerçekten çok korktum,” demiş.
Annesi onu sakinleştirmiş ve şöyle demiş:
“Sevgili Kaya, cesur olman güzel bir şey, ama bazen cesaretin yanında dikkatli olmayı da öğrenmelisin. Doğa çok güzel bir şeydir ama aynı zamanda ona saygı duymamız gerekir. Dalgalar güçlerini göstermek isterlerse onları durduramayız. Bu yüzden akıllıca davranmalı ve tehlikelerden uzak durmalısın.”
Kaya, annesinin sözlerini derinlemesine düşünmüş. O günden sonra, denizi hala çok sevmiş ama dalgalara saygı duymayı öğrenmiş. Deniz kenarına gittiğinde, büyük dalgalar yaklaştığında hemen geri çekilmiş.
Bir süre sonra, Kaya dalgaların ritmini öğrenmiş ve onlarla oynamanın güvenli yollarını keşfetmiş. Sahilde oyunlar oynarken arkadaşlarına, “Dalgalar çok güçlü olabilir, ama onları tanırsan ve dikkatli olursan onlarla dost olabilirsin,” dermiş.
Kaya’nın cesareti ve annesinin öğütleri sayesinde, o sadece güçlü dalgaların tehlikelerini öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda doğaya saygı duymanın önemini de anlamış. Annesine sarılıp, “Bazen cesur olmak kadar dikkatli olmak da önemliymiş,” demiş.
Ve o günden sonra Kaya, denizi ve dalgaları daha da çok sevmiş, ama onlara her zaman saygıyla yaklaşmayı unutmamış.